5 Kasım 1970: Uganda'nın sınır köylerinden birinde 1958 yılında dünyaya gelen Majid Mulindwa, daha sonra 2 yaşındayken ailesiyle başkent Kampala'ya taşınmış ve geri kalan hayatını orada geçirmişti. 1970 senesinde, Uganda'nın en prestijli liselerinden birisinde son sınıftaydı. Kısaltması ŞMPYNGS olan üniversiteye giriş sınavına hazırlanıyordu. Okulunun en parlak öğrencilerinden birisi olan Majid, bütün öğretmenleri tarafından çok seviliyor ve sayılıyordu. Derslerinde çok başarılıydı, en sevdiği ders Matematik'ti.
Gittiği okul, sadece zeka seviyesi belli bir düzeyin üstünde olan öğrencileri kabul ediyordu. Bir nevi dahiler okuluydu. Majid için de, geleceğin Einstein'ı deniliyordu. Katıldığı fizik ve matematik olimpiyatlarında sürekli dereceler elde ediyordu. Karnesindeki bütün notları 5'ti.
Ama 1970 senesinin, onun için hiç de iyi bir yıl olmayacağını henüz bilmiyordu. 5 Kasım sabahı uyandığında, boğazında hafif bir ekşime, kuru bir öksürük ve üstünde yoğun bir halsizlik vardı. Yataktan kalkmaya çalıştı, yapamadı. Çok kötü hasta olmuştu!
Bütün gününü yatakta geçirdi, annesi bir sürü nane-limon kaynattı, meyveler yedirdi. Bu şekilde yatağında yatarken, aslında tarihi bir olaya imza attığının farkında değildi tabii ki. Saatler gece 12'yi vurduğunda, Majid tarihe geçmişti!
Böylece tarihte bugün ilk kez birisi zeki olduğu halde çalışmadı!
Annesinin yoğun ilgisi ve bütün gün yatakta pinekleyip radyo dinlemek o kadar iyi gelmişti ki, bütün gün hiç ders çalışmadığının farkına bile varmamıştı Majid!
Daha sonra önce Majid'in diğer dahi arkadaşları arasında yayıldı bu çalışmama hastalığı. Ardından komşu okuldaki öğrenciler arasında. Derken zeki olduğu halde çalışmayan insanların sayısı gitgide arttı, bütün dünyada kalabalıklaştılar.
O gün yaşadığı o tatlı deneyim, Majid'in hayatında çok şeyi değiştirdi! Kendisini ne kadar zorladıysa da, bir türlü ders çalışmaya konsantre olamaz oldu. Ve bir süre sonra da ders çalışmayı komple bıraktı, haytalığa verdi kendini. ŞMPYNGS'ye girdi, barajı bile aşamadı! 4 sene tekrar tekrar denedi şansını, ama yine de hiç bir yere yerleşemedi.
Bunun üzerine, oturduğu mahallede küçük bir bakkal dükkanı açarak ticarete atıldı. İşleri hiçbir zaman büyütemedi, hep o küçük bakkal dükkanında kasa başında bekledi durdu. Arada sırada bira almaya gelen üniversite öğrencileriyle muhabbete girer, "Okuyun gençler, okuyun. Ben de sizin gibi zekiydim ama çalışmıyordum. Çalışsam, şimdi belki başka yerlerde olacaktım. ama çalışmadım işte. Okuyun gençler, okuyun.." derdi onlara. Üniversite öğrencileri ise "Tabi abicim, tabi öyledir" diyerek ona inanmazlardı. Oysa ki bilmezlerdi aslında gerçekten de zeki olduğunu, ama çalışmadığını!
Günümüzde yapılan anketlere göre bugün dünyada yaklaşık 200 milyon insan, zeki olduğu halde çalışmıyor veya hayatının bir bölümünde çalışmamış!
Zeki Olduğu Halde Çalışmadı
Gönderen
son kıllanma tarihi
on 5 Kasım 2010 Cuma
Etiketler:
bakkal,
çalışkan,
einstein,
kampala,
kasım,
nane limon,
okuyun gençler,
uganda,
üniversite giriş sınavı,
zeki,
zeki olduğu halde çalışmamak
8 yorum:
Anti klişe timi bu bloga çıkartma yapacak diye korkuyorum. O kadar başarılı. :D
şampiyon galatasaray yürü be =D
@Wssn: Haha, eyvallah:D Güldüm valla, koltuklarım kabardı=P
@Adsız: ahaha, fark edilmiş:P
Çok güzeldi :) Çok orijinal fikirler buluyorsunuz. Tebrikler :)
Teşekkür ederim:) Çok sıkışık sınav dönemimde araya sıkıştırdım, biraz aceleye geldi gibi olmuş olabilir.
Bu arada belki alakasız olacak ama, ilk kez bir ziyaretçiden "şunu da yazabilirsin aslında, güzel olur" şeklinde bir mail aldım, çok mutlu oldum, paylaşaym istedim=) herkesten bekliyorum böyle mailler=P
Yo, gayet güzel... :)
xD Bu yazı tarzı hoşuma gitti. Ben de bi ara sürekli 'acaba ne hakkında ilk yazabilirim?' diye düşündüm; ama herkesin bir tarzı vardır. Bu size özgü... O yüzden vazgeçtim. Tekrar öyle düşünür, aklıma gelirse söylerim :)
tembel insan yaratıcı olur, saygı duyarım.
benden daha zeki insanın ne yapacağını kestiremem, o yüzden tırsarım...
Şimdi bu laf kime geldi anlamadım ben rahatsız adam=P
Yorum Gönder