Terli Terli Su İçti

21 Şubat 1999: Ülkemizin gururu dünyaca ünlü futbolcu Sabri Üzülmez, 1999 yılında bugün takımı "Milli Takım" ile çıktığı antrenmanda terli terli su içti!

Sabah antrenmanında çok neşeli olduğu görülen ve arkadaşlarıyla şakalaşan Sabri, o gün antrenmanın neşe kaynağı oldu. Bütün gün çok çalışan Sabri'nin, öğleden sonra tavırlarında hafif değişmeler görülmeye başlandı. Neşeli tavırlarının yerini büyük bir hırsın aldığı ve takım arkadaşlarıyla yapılan taktik antrenmanında arkadaşlarına sert daldığı gözlerden kaçmadı. "Yavaş dalsana oğlum, adam gibi dal" diye sinirlenen takım arkadaşlarının sözlerini duymazdan gelen Sabri, sinirli tavırlarını devam ettirdi.

Antrenman bitiminde saha kenarına koşan Sabri, antrenmanı izleyen annesinin tüm itirazlarına rağmen sevenlerini hayal kırıklığına uğratacak bir hareketle yerden su dolu bir şişe alarak terli terli su içti!!!

Ertesi gün bütün spor gazetelerine manşet olan Sabri'nin bu hareketi, haftalarca ülke gündemini meşgul etmişti. Neden terli terli su içtiğini araştıran gazeteciler, en sonunda antrenmanı izlemeye gelen Sabri'nin küçüklük aşkının bu olaya sebep olduğu sonucuna vardılar.

Küçüklük aşkını görünce eski duyguları kabaran Sabri, onu etkileyebilmek için bu tavırlara girmiş ve onun gözünde önemli birisi gibi gözükebilmek için terli terli su içmişti!
FriendFeed ile Paylaş

Yıldız Kayınca Dilek Tuttu

18 Şubat 1968: Babasından arabayı ilk kez koparan 18 yaşındaki Neil Johnson, o mutlulukla kız arkadaşı Sarah'a giderek akşam arabayla dolaşacaklarının müjdesini verir. Hava karardıktan sonra Sarah'ı arabayla alır ve kasabanın aşıklar tepesi diye de adlandırılan Edinburgh Bayırı'na giderler.

Genç çift romantik dakikalar geçirirken, Sarah birden kapıyı açarak dışarı çıkar ve arabanın ön kaputuna oturur! "Hadi gel yıldızlara bakalım" diye Neil'ı da yanına çağırır. Arabanın ön kaputuna sırt üstü yatarak o soğuk havada yıldızlara bakmaya başlarlar.

Soğuk havanın da etkisiyle bir süre sonra Neil'ın çişi gelir ama o romantik anın içine etmemek için tutmaya çalışır. Ama nereye kadar? Tutamayacak noktaya geldikten sonra en iyisi sevgilisine söyleyip bir ağaç veya elektrik direği bulup dibine işeyip gelmeye karar verir. Tam Sarah'ya söyleyecekken....

Gökte bir yıldız kayar!!! Sarah bu olağanüstü manzara karşısında kendisinden geçmişken, Neil bunu fark etmez bile. Tek derdi bir direk bulup işemektir.. "Sarah benim bir direk..." diye cümleye başlamışken Sarah'nın gözleri ışıldar ve onun lafını yarıda keserek "Aaaahhhh ne kadar da romantiksin, ne kadar harika bir fikir!!! Evet!!! Yıldız kaydı ve bir dilek tutmalıyız!!" der...

Ne olduğunu anlamayan Neil, Sarah'nın kendisini bu kadar romantik bulmasından ve bu kadar mutlu olmasından dolayı olayı bozuntuya vermez, birlikte bir dilek tutarlar.

Böylece tarihte ilk kez bir yıldız kaydığında birileri dilek tutmuş oldu!!

İşte bu olay yüzünden günümüzde insanlar her yıldız kaydığında manasızca dilek tutuyorlar.. Oysa ki aslında bir direk bulup işemeleri gerektiğini bilmiyorlar...
FriendFeed ile Paylaş

Orta Parmakla Arkadaşının Soğuktan Buz Kesmiş Kulağına Vurdu

17 Şubat 1855: Kırım'da Rus ordusuna karşı savaşan Ömer Paşa komutasındaki kahraman Osmanlı Ordusu o gün zafere çok yakındı! Ancak hava koşulları çok zorluydu ve hava gitgide daha da soğuyordu. Üst düzey komutanların planlarını yaptıkları çadırda en çok korkulan şey, düşmanın birden gaza gelip onları mağlup etmesinden çok, kahraman Osmanlı askerlerinin soğuktan donup ölmeleri ihtimaliydi..

Cephede de aynı şeyden korkuluyordu. Askerler ısınmak için her yolu deniyorlar, ama ne yaparlarsa yapsınlar tam olarak ısınamıyorlardı..

İşte o gün ortaya çıkan Erol isminde kahraman bir Osmanlı askeri öyle bir yöntem buldu ki ısınmak için, 25.000 askerin soğuktan donmasını engelleyerek Osmanlı'ya şanlı bir zafer kazandırdı!

Kendisine arkasını dönmüş olan arkadaşı Yusuf'un soğuktan kanı çekilmiş kepçe kulaklarını fark ettiğinde, içinde engel olamadığı büyük bir dürtü hissetti! Sağ elinin baş parmağıyla aynı elinin orta parmağını bir yuvarlak oluşturacak şekilde tutarak elini Yusuf'un sağ kulağına doğru yaklaştırdı...

Ve BAAMMM!!!!!! Orta parmağıyla Yusuf'un o soğuktan buz kesmiş kepçe kulağına öyle bir darbe indirdi ki, Yusuf neye uğradığını şaşırdı! İlk 2 saniye acı içinde kıvranıp küfrederken, 3. saniyeden itibaren harika bir his duydu içinde: Kulakları ateş gibi yanıyordu!!!

Kulaklarından çevreye yaydığı ateş sayesinde 25.000 kişilik Osmanlı ordusu donmaktan son anda kurtularak, Rus ordusu karşısında tarihe geçecek bir zafere imza attı! Ve bu görkemli zaferin arkasında, tabii ki en büyük pay Piyade Onbaşı Erol'undu aslında...
FriendFeed ile Paylaş

Belediye Otobüsünde Başında Dikilen Teyze Yüzünden Cinnet Geçirdi

16 Şubat 1999: İstanbul'da Kadıköy-Beylikdüzü seferini yapan belediye otobüsünde oturacak yer bulamayan 65 yaşındaki Sakine Ulaşlar, gözüne kestirdiği oturan bir gencin yanına giderek başında dikilmeye başladı. Yol boyunca oflayıp puflayarak kendisine yer verilmesini sağlamaya çalışan yaşlı kadının bu psikolojik baskısına dayanamayan genç(O.Ü.) cinnet geçirerek otobüstekileri öldürmeye başladı.

Tarihe kara bir sayfa olarak geçen bu günde Sakine Ulaşlar'ın da içinde bulunduğu tam 6 kişi öldü, 12 kişiyse yaralı olarak kurtuldu. Daha sonra polis tarafından tutuklanan O.Ü., teyzenin ona yaptıklarının yanında kendi yaptıklarının hafif bile kaldığını söyleyerek, tekrar aynı şeyler yaşansa yine aynısını yaparım dedi.

Tanıkların ifadeleri alındıktan sonra mahkemeye çıkarılan O.Ü., Sakine Ulaşlar'ın işkence yöntemi kullanmasından dolayı nefsi müdafaa gösterdiği gerekçesiyle 100 bin lira hafif para cezasıyla serbest bırakıldı.
FriendFeed ile Paylaş

Kaktüsleri Fazla Sulamanın Kadınların Bıyıklarına Etkisi Kanıtlandı

15 Şubat 1995: Tarihte bugün Türk bilim insanları, kaktüsleri haftada 2 kereden fazla sulamanın, sanılanın aksine kaktüslerin daha fazla testosteronu gaz olarak salgılamalarına yol açtığını ve böylece kaktüsle aynı odada uyuyan kadınların bıyıklarını aldırmak için kuaföre daha sık gittiklerini kanıtladılar.

2011 denekle yapılan bilimsel çalışmanın sonuçları daha sonra dünyanın en seçkin bilim dergilerinde de yayınlanarak bilim dünyasında büyük bir yankı uyandırdı. İnsan türünün, başka familyalardan canlılarla etkileşmesi sonucunda uğradığı fizyolojik değişikliklerin sosyal hayatlarını ne kadar etkileyebileceğini ortaya koyan çalışma, aynı zamanda canlıların üreme fonksiyonları için gerekli olan parametrelere bir yenisini daha ekledi.
FriendFeed ile Paylaş

Johnny Kerr Tuvalette Dergi Okuduğunu Açıkladı

15 Şubat 1989: 80'li yılların ünlü film yıldızlarından olan Johnny Kerr yaptığı bir basın toplantısıyla tuvalette dergi okuduğunu açıklayarak hayranlarını büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. Artık modern dünyada insanların önyargılarını yıkarak tuvalette dergi okuyanları garipsememelerini söyleyen Kerr, bundan sonra tuvalette dergi okuyan insanların toplumdan dışlanmamaları için çalışmalar yapacağını da sözlerine ekledi.

Sonraki yıllarda oynadığı filmlere mutlaka tuvalette dergi okuma sahnesi eklettirmesiyle adından çokça söz ettirdi ve insanların önyargılarını yıkabilmek için çok çalıştı. 2 kez Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterildiyse de ikisinde de kazanamadı. Kendisiyle yapılan röportajlarda, 12 sene önce bugün yaptığı o ünlü basın toplantısının hayatındaki dönüm noktası olduğunu her fırsatta dile getirdi.

Bugün tuvalette dergi okuyanları ayıplamayan bir dünyada yaşıyor olmamızı büyük ölçüde o günkü basın toplantısına borçluyuz..
FriendFeed ile Paylaş

Yeni Bir Kitap Alarak Okumak İçin Gaza Gelme Ama Sıkılarak Kitabı Yarım Bırakma Günü

12 Şubat: Her yıl Şubat ayının 12'sinde bütün dünyada kutlanan özel bir gün bugün: Yeni Bir Kitap Alarak Okumak İçin Gaza Gelme Ama Sıkılarak Kitabı Yarım Bırakma Günü!

Bu özel günde insanlar, genellikle gitmeyi akıllarına bile getirmedikleri ama bir alışveriş merkezinde gezerken rastladıkları bir kitapçıya giriyorlar. Kapıdan girmeleriyle birlikte etraflarını saran entelektüel havadan başları dönerek, o insanı kendine çeken harika kapaklı kitapları incelemeye başlıyorlar. Haklarında en ufak bir fikirleri olmayan bu kitapları ellerine aldıklarında, içlerinde inanılmaz bir kitap okuma isteği duyuyorlar birden. Kapakları o kadar renkli, sayfalar o kadar kağıttan, yazılar o kadar simetrik ki... Kitap okumanın ne kadar güzel bir şey olduğunu söyleyen ilkokul öğretmenlerini hatırlıyorlar birdenbire...

İşte o anda, ellerine hangi kitabı alsalar 2 saatte bitireceklermiş gibi hissediyorlar. Evet, okumak çok önemli! İlkokulda bıraktıkları kitap okumaya tekrar başlayacaklar ve akıllı, entelektüel birer insan olacaklardır artık!

İşte bu duygularla, en az 3 tane kitap alıyorlar ve ücretlerini ödeyerek evlerinin yolunu tutuyorlar. Eve girer girmez seçtikleri bir kitabı okumaya başlıyorlar. Çevirmenin önsözünü büyük bir dikkatle okuyorlar, yazarın önsözünü de okuyorlar ve hikaye başlıyor. Fakat bir süre sonra içlerinde mola vermek için yoğun bir istek duyuyorlar! Bir mola vererek 5 dakikalığına televizyona ve internete bakmak üzere kitabı bir kenara bırakıyorlar; ama 5 dakika sonra kesinlikle devam edeceklerini düşünerek tabii ki!

Ama o 5 dakikalık mola önce saatlere, sonra günlere ve haftalara dönüşüyor ve kitap bırakıldığı yerde duruyor. Ta ki, bir sene sonra yine Şubat ayının 12'sinde "Yeni Bir Kitap Alarak Okumak İçin Gaza Gelme Ama Sıkılarak Kitabı Yarım Bırakma Günü"'nü tekrar kutlayıncaya kadar!

Dünya Edebiyatçılar Derneği'nin 1998 yılında "Belirli Günler ve Haftalar" kitabına aldırdığı bu önemli günde bütün bunları yaparak, bu sayede senede en azından 10 sayfa okuyarak dünya üzerindeki cahilliği biraz olsun geriletmeye yardımcı oluyoruz. Eğer hala bu günü kutlamamışsanız, hemen en yakın alışveriş merkezine gitmeye ve insanlık görevinizi yapmaya davet ediyoruz hepinizi.
FriendFeed ile Paylaş

Şehirlerarası Otobüste Yanındaki Koltuğu Da Alan Adam

6 Şubat 1973: Görgüsüztepe'nin kendi halinde sakinlerinden olan Dutluk ailesinin bir gün kapısı çalınır ve gelen bir avukatın, uzak bir halalarından yüklü miktarda paranın miras kaldığını söylemesiyle hayatları bambaşka bir level'a geçer. Ama bu paraları alabilmeleri için ailenin babası Müfit Dutluk'un bizzat Ankara'ya gitmesi gerekmektedir.

Ellerine daha para geçmemiş olmasına rağmen, yakında ellerine yüklü miktarda para geçeceği için, olmayan paralarıyla tabiri caizse hayvan gibi alışverişe başlarlar. Tam da oturdukları köyün ismine yaraşır şekilde bir hayata daha yeni adım atmışlardı.

Üzerine başına en pahalı markalardan kıyafetler alan Müfit Dutluk'un en sonunda aklı biraz olsun başına gelir ve başvurması gereken son tarihten bir gün önce Ankara'ya yola çıkmak aklına gelir. Yanına jumbo boy bir bavul alır, ama içine az miktarda eşya koyar ki dönüşte paralara yer kalsın!

En yakın ilçenin otogarına giderek Ankara'ya giden bir otobüs firmasının yazıhanesine girer. Tam Ankara'ya bir bilet alacakken, şöyle bir duraksar... ve Ankara'ya bir bilet almaktan vazgeçerek o güne dek çoğu insanın hayalini kurup da yapmaya cesaret edemediği tarihe geçecek bir hareket yapmaya karar verir!

Müfit Dutluk, tam 38 yıl önce bugün şehirlerarası bir otobüste bir bilet almak yerine, yanındaki koltukla birlikte 2 tane bilet aldı! Böylece tarihe, şehirlerarası otobüste yanındaki koltuğu da alan ilk insan olarak geçti!

Bununla da yetinmeyip, otobüs full dolu olmasına rağmen, yol boyunca bir çok kez durarak yolcu almaya yeltenen otobüs şoförüne inat, yanına hiçkimseyi oturtmamayı başardı! Yanındaki koltuk boş olmasına rağmen ayakta giden yolcuların delici bakışlarını umursamayarak 8 saat boyunca hayatındaki en konforlu yolculuğu gerçekleştirmiş oldu.

Bu tarihi olaya tanıklık eden otobüs yolcuları sayesinde Müfit Dutluk kısa sürede bir şehir efsanesine dönüştü ve ondan cesaret alan yüzmilyonlarca insan o günden sonra uzun yolculuklarda yanlarındaki koltuğu da satın alarak, uyurken omuzlarına düşen kafalardan sonsuza dek kurtulmuş oldular!
FriendFeed ile Paylaş

Kulağına Güzel Gelen Her Müziği Dinleyen İnsan

2 Şubat 1998: Babasının karne hediyesi olarak aldığı Walkman'i yanından hiç ayırmayan 6. sınıf öğrencisi Aysel Saatçi, sıkı bir Mustafa Kızılgül hayranıydı. Ama bütün arkadaşları Britney Spears, N'SYNC, Backstreet Boys ve Doğuş dinlediği için, onların yanında bu hayranlığını belli etmekten biraz utanıyordu. Hepimizin bildiği gibi, o yaşlardaki çocuklar bu tip durumlarda biraz acımasız olabiliyorlar.

Sokakta yürürken bile sürekli kulaklıkları takılı olan Aysel'in bu durumu arkadaşlarını meraka sürüklemişti. Müzik muhabbeti açıldığında Aysel'in onlara hiç katılmadığını fark etmişlerdi, bir yandan da Aysel'in N'SYNC'in mi yoksa Backstreet Boys'un mu tarafını tuttuğunu merak ediyorlardı.

İşte 1998 yılının soğuk bir Şubat günü, 2 Şubat'ta, Filiz, Ebru, Ayşin ve Esra sokakta yürürlerken Aysel ile karşılaştılar. Kızlar, hangi grubun daha iyi olduğunu tartışıyorlardı ve 2'ye 2 eşitlik vardı. Birisinin bu eşitliği bozması gerekiyordu ve bu isim de Aysel olacaktı.

Hemen Aysel'i durdurarak N'SYNC mi döver, Backstreet Boys mu diye sordular. Neye uğradığını şaşıran Aysel, daha önce hiç dinlemediği bu iki grup hakkındaki soruya ne cevap vereceğini bilemedi. Bir anda rezil olma korkusuyla paniğe kapılıvermişti.

Ama kendisini çabuk toparladı. "Bence ikisi de aynı güzellikte" deyiverdi. Bu cevabı hiç beklemeyen arkadaşları, "Bir dakika ya, bu sorudan önce sana asıl kimleri dinlediğini sormak lazımdı. Hakkaten Aysel, hiçbirimiz bilmiyoruz ve çok merak ediyoruz, sen ne tür müzik dinlersin?" diye sordular.

İyice kapana kısıldığını fark eden Aysel, bu kapandan nasıl kurtulabileceğini çaresizce düşünmeye başladı... Ve çaresizlikle kıvranırken, tarihe geçecek o kelimeler kendiliğinden dökülüverdi dudaklarından: "Kulağıma güzel gelen her müziği dinlerim ben yaa..."!

Tam 12 sene önce bugün, tarihte ilk kez birisi kulağına güzel gelen her müziği dinlediğini söyleyerek tarihe geçti!

Bu cevap karşısında beyinleri kısa devre yapan kızlar hızla olay mahallinden uzaklaştılar. Etrafta bu olaya tanık olan insanlar, kulağına güzel gelen her müziği dinleyen bu genç kıza büyük bir saygıyla baktılar!

O tarihi günden sonra ne zaman topluluk içinde bir müzik muhabbeti açılsa, kendini beğenmiş insanların eline malzeme vermek istemeyen insanlar hep bu sihirli sözcükleri söylediler! Böylece Aysel'in sayesinde, birkaç bilinmeyen müzisyen ismiyle prim yaparak kız kaldırmaya çalışan tiplerin çağı kapandı, ve Büyük Apaçi Çağı'nın temelleri atıldı...
FriendFeed ile Paylaş